28
OCAK 1920 ÇARŞAMBA
17 Şubat 1920 günü Edirne Mebusu Şeref Bey tarafından Meclis-i Mebusan’da okunan Misak-ı Milli
28
Kânunusani 1336
Erzurum Milletvekili Celaleddin Arif tarafından Meclise sunulan Misak-ı Milli, Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın gizli toplantısında bütün milletvekillerinin imzası ile kabul edilir. Misak-ı Milli, Erzurum Kongresi sırasında şekillenmeye başlamış ve Sivas Kongresi'nde ise esasları belirlenmiş idi. 11 Eylül günü yayımlanan Sivas Bildirgesinin 1. Maddesi şöyle idi:
"Yüce Osmanlı Devletiyle İtilaf devletleri arasında resmi olarak kabul edilmiş mütarekenamenin onaylandığı 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırlarımız içinde kalan ve her noktasına güçlü İslam çoğunluğu yerleşmiş bulunan Osmanlı ülkesi kesimleri, birbirinden ve Osmanlı topluluğundan ayrılması mümkün olmayan ve hiçbir sebeple, bölünme kabul etmez bir bütün oluşturur. Sözü edilen ülkelerde yaşayan bütün İslam unsurları birbirlerine karşılıklı saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu sosyal ve kanunî haklarıyla çevre şartlarına bütünüyle saygılı öz kardeştirler."
Misak-ı Milli 17 Şubat 1920’de Edirne Milletvekili Şeref Bey tarafından Mecliste okunarak yabancı parlâmentolara ve basına bildirilme kararı alınmıştır. (a) Dikkat edilecek olunursa, Sivas Kongresi'nde yer alan maddede "sınırlarımız içerisinde kalan" ifadesi kullanılmış iken, Mecliste kabul edilen maddede "sınırlarımız içerisinde ve dışında kalan" ifadesi kullanılmıştır.
Misak-ı Milli sınırlarının tam olarak neresi olduğu konusunda ise: Mustafa Kemâl, 24 Nisan 1920 günü yapılan meclis oturumunda Mondros Mütarekesinden o güne kadar yaşanan süreci özetleyen bir konuşma yapmıştır. Konu Erzurum Kongresi'ne geldiğinde Kongre'de sınırın belirlendiğini belirtmiş ve şunları söylemiştir:
"İşte kongre bu hududu çizmiştir. Bir hududu millî çizmiştir. Bu hududu
millîyi suhuletle ipka için demiştir ki; mütarekenamenin imza olunduğu 30 Teşrinievvel 1334
tarihinde çizdiği hudut hududumuz olacaktır.
Vatanımızın hududu olacak bu hududu ihtimal
teferruatiyle bilmiyen arkadaşlarımız vardır.
Yeniden fazla teferruata, girmek istemediğim
için şu suretle izahat vereceğim: Şark hududuna Elviyei Selâseyi dâhil ederek: tasavvur
buyurunuz. Garb hududu Edirne'den bildiğimiz
gibi geçiyor. En büyük tebeddülat Cenub hududunda olmuştur. Cenub hududu İskenderun cenubundan başlar. Haleple Katıma arasından Cerablüs köprüsüne müntehi olur bir hat, ve şark
parçasında da Musul vilâyeti, Süleymaniye, ve
Kerkük havalisi ve bu iki mıntakayı yekdiğerine kalbeden hat. Efendiler: Bu hudut sırf
askerî mülâhazat ile çizilmiş bir hudut değildir, hududu millîdir. Hududu millî olmak
üzere tesbit edilmiştir. Fakat bu hudut dâhilinde tasavvur edilmesin ki, anasırı islâmiyeden yalnız bir cins millet vardır. Bu hudut dâhilinde Türk vardır, Çerkeş vardır ve anasırı
sairei islâmiye vardır. İşte bu hudut memzuç bir
halde yaşıyan, bütün maksatlarını, bütün mânasiyle tevhidetmiş olan kardeş milletlerin hududu millisidir. Bu hudut meselesini tesbit eden maddenin içerisinde büyük bir esas vardır. Fazla olarak o da bu vatan hududu dâhilinde yaşıyan anasırı
islâmiyenin herbirinin kendine mahsus olan
muhitine , adatına , ırkına mahsus olan imtiyazatı bütün samimiyetle ve mukabilen kabul ve
tasdik edilmiştir. Bittabi buna ait teferruat ve
tafsilât yoktur. Çünkü bu tafsilât ve teferruata girmenin zamanı da değildir. İnşallah mevcudiyetimiz tahlis edildikten sonra kardeşler beyninde hal ve fasledileceğinden bırakılmış ve teferruatına girişilmemiştir. Fakat esas olarak bu maddede mündemiçtir."
Maraş’ta
bütün şiddetiyle devam etmekte olan çarpışmalarda birçok Ermeni evi imha
edilir, 40’tan fazla Ermeni öldürülür, Türklerden de ölenler olur. Kılıç Ali
Fransız komutanına 24 saat içinde teslim olursa sağ salim Adana’ya
gönderileceğini bildirir.
Mustafa
Kemâl, Öğüt gazetesinin İtalyanlar tarafından kapatıldığını bildiren Konya
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı’na şu telgrafı gönderir: “...Diğer bir gazete imtiyazı alarak onu
yayımlamak uygun olur. İstanbul katında şikâyetinize devam ediniz. Biz de
girişimlerinizi takip eder ve sonucu bildiririz.”
(a)
17 Şubat 1920 günü Edirne Mebusu Şeref Bey tarafından Meclis-i Mebusan’da okunan Misak-ı Milli
Ahd-ı
Millî Beyannamesi Sureti
Osmanlı
Meclis-i Mebusan azaları istiklal-i Devlet ve istikbal-i Milletin, haklı ve
devamlı bir sulha nailiyyet için ihtiyar edebileceği fedakârlığın hadd-i azamisini
mutazammın olan esasat-ı atiyyeye tamami-i riayetle mümkün-üttemin olduğunu ve
esasat-ı mezkûre haricinde payidar bir Osmanlı Saltanat ve Cemiyyetinin devam-ı
vücudu gayr-i mümkün bulunduğunu kabul ve tasdik eylemişlerdir:
Birinci
Madde — Devlet-i Osmaniyyenin münhasıran Arap ekseriyyetiyle meskûn olup 30
Teşrinievvel 1918 tarihli mütarekenin hin-i akdinde muhasım orduların işgali
altında kalan aksamının mukadderatı, ahalisinin serbestçe beyan edecekleri
araya tevfikan tayin edilmek lâzım geleceğinden, mezkûr hatt-ı mütareke dahil
ve haricinde dinen, örfen, emelen müttehit ve yekdiğerine karşı hürmet-i
mütekabile ve fedakârlık hissiyatiyle meşhun ve hukuk-u ırkiyye ve
içtimaiyyeleriyle şerait-i muhitiyyelerine tamamiyle riayetkar, Osmanlı İslam
ekseriyyetiyle meskûn bulunan aksamın Heyet-i mecmuası hakikaten veya hükmen
hiçbir sebeple tefrik kabul etmez bir küldür.
İkinci
Madde — Ahalisi ilk serbest kaldıkları zamanda âra-yı âmmeleriyle Anavatana
iltihak etmiş olan
elviye-i selase için ledel-icap tekrar serbestçe âra-yı müracaat edilmesini
kabul ederiz.
Üçüncü
Madde — Türkiye sulhune talik edilen Garbi Trakya vaz'iyyet-i hukukiyyesinin
tesbiti de sekenesinin
kemal-i hürriyetle beyan edecekleri ara-ya tebaan vaki olmalıdır.
Dördüncü
Madde — Makarr-ı Hilafet-i İslamiyye ve Payitaht-ı Saltanat-ı Seniyye ve
Merkez-i Hükümet- i Osmaniyye olan İstanbul Şehriyle Marmara Denizinin emniyyeti
her türlü halelden masun olmalıdır. Bu esas mahfuz kalmak şartiyle Akdeniz ve Karadeniz
Boğazlarının ticaret ve münakalat-ı âleme küşadı hakkında, bizimle sair
bil-umum alakadar devletlerin müttefikan cerecekleri karar muteberdir.
Beşinci
Madde — Düvel-i itilafiyye ile muhasımları ve bazı müşarikleri arasında
takarrür eden esasat-ı ahdiyye dairesinde ekalîiyyetler hukuku - memalik-i
mütecaviredeki Müslüman ahalinin de aynı hukuktan istifade etmeleri
emniyyesiyle - tarafımızdan teyid ve temin edilecektir.
Altıncı
Madde — Millî ve iktisadî inkişafatımız daire-i imkâna girmek ve daha asri bir
idare-i munitazama şeklinde tedvir-i umur a muvaffak olabilmek için, her devlet
gibi bizim de temin-i esbab ve inkişafatımızda istiklal ve serbesti-i tamme
mazhar olmamız üssül-esas-ı hayat ve bekamızdır.
Bu
sebeple siyasî, adlî, malî ve sair inkişafatimıza mani kuyuda muhalifiz. Tahakkuk
edecek düyunatımızın şerait-i tesviyesi de bu esasata mugayir olmayacaktır.
Günümüz
Türkçesi ile:
Birinci
Madde
Osmanlı
Devleti’nin, özellikle Arap çoğunluğunun yerleşik olduğu, 30 Ekim 1918’de
mütarekenin imzalandığı tarihte, düşman ordularının işgali altında kalan
kesimlerin kaderi, halkının serbestçe verecekleri karara uygun olarak
belirlenmesi gerekeceğinden, adı geçen mütareke hattı içinde ve dışında din,
ırk ve soy bakımından birleşik ve birbirine karşı saygı ve fedakârlık
duygularıyla dolu olarak soy ve toplum hukukları ile çevre koşullarına tam uyan
Osmanlı Müslüman çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu bölgelerin hepsi gerçekten
veya hükmen hiçbir şekilde bölünmez bir bütündür.
İkinci
Madde
Halkı,
ilk serbest kaldıkları zaman halkın oylarıyla anavatana katılmış olan üç sancak
(Kars, Ardahan, Artvin) için gerektiğinde yeniden serbestçe halkoyuna
başvurulmasını kabul ederiz.
Üçüncü
Madde
Türkiye
ile yapılacak barışa bırakılan Batı Trakya’nın hukuki durumunun saptanması da,
halkın tam bir serbestlik içinde açıklayacakları oylara uygun olarak
yapılmalıdır.
Dördüncü
Madde
İslam
Hilafet ve Saltanat Merkezi ve Osmanlı hükümet merkezi olan İstanbul şehri ile
Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü tehlikeden uzak (korunmuş) olmalıdır. Bu
ilke saklı kalmak şartıyla, Akdeniz ve Karadeniz Boğazları’nın dünya ticaret
ulaşımına açılması hakkında, bizimle diğer bütün ilgili devletlerin birlikte
verecekleri karar geçerlidir.
Beşinci
Madde
İtilaf
Devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında kararlaştırılan antlaşma
esasları çerçevesinde azınlıklar hukuku komşu ülkelerdeki Müslüman ahalinin de
aynı hukuktan yararlanmaları güvencesiyle tarafımızdan desteklenecek ve
sağlanacaktır.
Altıncı
Madde
Millî
ve ekonomik gelişme olanağını elde etmek ve daha çağdaş ve düzenli bir yönetim
şeklinde işleri yürütmeyi başarabilmek için, her devlet gibi, bizim de, gelişme
sebeplerimizin sağlanmasında tam bir hürriyet ve bağımsızlığa kavuşmamız,
varlığımızın ve hayatımızın esasıdır. Bu sebeple, siyasi, adli, mali ve benzeri
gelişmelerimize engel kayıtlara karşıyız. Gerçekleşecek borçlarımızın ödeme
koşulları da bu ilkelerle çelişmeyecektir.
28
Ocak 1920
Kaynakça:
1-
Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk
Araştırma
Merkezi, Ankara, 2007
2-Erol
Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008
3-
Salih Karaoğlu, Kurtuluş Savaşı Destanı, 2010
4-https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/MECMEB/mmbd04icf01c001/mmbd04icf01c00
1ink011.pdf
5-Sefer Yazıcı, Milli Egemenlik Belgeleri, TBMM Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı, 2015
4-https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/MECMEB/mmbd04icf01c001/mmbd04icf01c00
1ink011.pdf
5-Sefer Yazıcı, Milli Egemenlik Belgeleri, TBMM Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı, 2015
Yorumlar
Yorum Gönder