23 HAZİRAN 1919 - Mustafa Kemâl Paşa görevinden azlediliyor

23 HAZİRAN 1919 PAZARTESİ

Bakanlar Kurulu (Vükelâ Meclisi), Harbiye Nazırlığı’nın emrine uymayarak İstanbul’a gelmemesi ve halkı hükümete karşı kışkırttığı gerekçesiyle Mustafa Kemâl Paşa’yı görevinden alır. Ayrıca artık resmi bir sıfatı kalmamış olması nedeniyle bundan sonra Mustafa Kemâl Paşa’nın yayınlayacağı genelgelerin dikkate alınmamasını ve bunun Dahiliye Nazırlığı tarafından bir genelge ile duyurulması kararını alır :

“...Mustafa Kemal Paşa’nın, azledilerek hiçbir resmî sıfatı kalmamış olduğundan bildiri ve emirlerinin resmî nitelik taşımadığının icap eden vilâyetlere duyurulmasının Dahiliye Nezareti’ne bildirilmesi…” 

Bu karar üzerine Dahiliye Nazırı Ali Kemal vilâyetlere gizli bir genelge gönderir:

Mustafa Kemâl Paşa büyük bir asker olmakla birlikte günün siyasetini pek bilmediği için, olağanüstü sayılacak vatanseverlik ve gayretine rağmen, yeni görevinde asla başarılı olamadı. İngiliz Olağanüstü Temsilcisi’nin isteği ve ısrarı üzerine görevden alındı ve alındıktan sonra yaptıkları ve yazdıkları ile de bu kusurlarını daha çok açığa vurdu. Redd-i İlhak Cemiyetleri gibi, Karesi (Balıkesir) ve Aydın dolaylarında Müslüman halkı boş yere kırdırmaktan ve bu fırsattan yararlanarak halkı haraca kesmekten başka iş görmeyen, buyruk dinlemez, saygısız ve yasa dışı kurulan bazı heyetler için öteden beri çektiği telgraflarla, siyasi hatasını idari yönden de artırdı. Adı geçenin İstanbul’a getirilmesi Harbiye Nazırlığı’nı ilgilendiren bir görevdir.
Ancak, Dahiliye Nezareti’nin size kesin emri, artık o zatın azledilmiş olduğunu bilmek, kendisiyle hiçbir resmî muameleye girişmemek, hükümet işlerine ait hiçbir isteğini yerine getirmemektir(!) Bu genelgeye uygun hareket etmekle ne gibi sorumlulukların giderilmiş olacağını takdir buyuracağınızdan eminim. Ayrıca, bu önemli ve tehlikeli günlerde memur, halk, her Osmanlı’ya düşen en büyük görev, barış konferansınca geleceğimizle ilgili karar verilirken ve beş yıldır yaptığımız deliliklerin hesapları görülürken, artık aklımızı başımıza devşirdiğimizi göstermek, akıllıca ve tedbirlice davranışları benimsemek, parti, mezhep, ırk ayrılıklarını gözetmeksizin her ferdin yaşamını, malını, ırzını koruyarak, medeni dünyanın gözünde bu memleketi bir daha lekelememek değilmidir?  

İstanbul’da bulunan İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, Lord Curzon’a gönderdiği tel ile: “...Mustafa Kemâl Paşa’nın Samsun’a varışından beri kendisini milliyetçi akımın merkezi haline getirdiği. Bu diğer tehlikeli kişinin de Rauf Bey olduğu” nu bildirir.

Mustafa Kemâl Paşa, Amasya’dan Kâzım Karabekir Paşa’ya yaşanan süreç hakında bilgilendiren bir telgraf gönderir:
“...İstanbul’da millî bağımsızlığın zevkinden mahrum bazılarının İngiliz esaretine girmekte sakınca görmedikleri anlaşılıyor. Bu sebeple Anadolu’dan çıkacak sesin etrafında olan bizler için bu millî vazifenin pek mukaddes olduğu kanaati bir kere daha doğrulanıyor. Merkezî hükümet millî girişimlerimize karşı her ne şekilde tecavüz elini uzatırsa uygun surette hemen karşı harekete girişilerek millî gayenin gerçekleştirilmesi zorunludur”(*)

Mustafa Kemâl Paşa’nın muhafızlığını yapacak olan 50 kişilik bir atlı birlik Malatya’dan Sivas’a gönderilir.

Batı Anadolu’da ise Kiraz ilçesi Yunanlılar tarafından işgal edilir.

(*)
Milli Teşkilat
(23. VI. 1919)
Amasyadan 15. K. Kumandanlığına gönderilen şifre.

15. Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hz.

1- Rauf Beyefendi ile Üçüncü ve Yirminci Kolordu Kumandanlarile birlikte istihdaf olunan gayei milliyenin tahsiline kadar kumanda makamlarının başka ruhla harekete ve binaenaleyh makûs ve muzir neticeler ihdasına müsait ve meselâ İzmir ve Aydın havalisini berbad eden Ali Nadir Paşa gibi hain ve korkak, İstanbul muhafızı Reşit Paşa gibi fenalığa bilmeyerek alet olabilen cahil ve ahmak kimselere katiyyen verilmemesi ve daima milletin içinde kalarak İngilizlerin ve İstanbul‘un imha tesiri altına girilmemesi ve şayet bizleri çekilmeye icbar ederlerse vekâletle olsun yine tedviri umur edilerek gayeden uzaklaşılmamasına ve bizleri istihlâf etmek üzere gelecekler hakkında şüphe olunmadığı takdirde onlarla beraber, aynı hedef uğrunda çalışılması ve şüphe edilir de ihtaratı vakıa müessir olmazsa kendisinin derhal izalei nüfuzu ve istifa ve avdete icbarı, bu da müessir olmazsa herhangi bir suretle atalete sevki mecburidir.
Şarkî vilâyata memur olan Dahiliye Nazırı sabıkı Mehmet Ali Beye bu memuriyeti kabul etmemesini ihtar ettim. Buna rağmen gelirse ikinci bir ihtardan sonra tevkif ettiririz. Valiler hakkında yapılacak muamele de aynıdır. Bunun için mevkiinden çektirilecek bir vali veya mutasarrıf hiç bir veçhile başkasına tevdii umur etmeyecek ve bidayeten vekâletle idarei umur etmesi ve eğer ipkasına muvaffakiyet hasıl olamaz da başkası gelirse aynı şeraite ittibaı ve herhalde kendilerinin muhiti millinin başından ayrılmayarak milli mesaiye devam olunması ve hükümeti merkeziye milli teşebbüsatımıza karşı her ne suretle desti tecavüzünü uzatırsa muvafık surette hemen mukabil harekete tevessül olunarak milli gayenin olması zaruridir. Telgraf Müdiriyeti Umumiyesinin sedayı milleti boğmak için yaptığı teşebbüsün mukabelesi bir misaldir.

2- Rauf Beyefendi İstanbul‘da birçok zevatı mühimine ile görüştükten sonra doğruca Aydın vilâyetine geçerek oradaki ahvale muttali olarak Ankara tarikile teşrif buyurdular, İstanbul‘un ahvalini gayet açık ve hazin bir suretle anlattılar, İstanbul, bütün mânasile inhisar altında ufku siyahisi tamamiyle İngilizler tarafından mahsur bulunuyor. Bugünkü kabineye dahil Nafia Nazırı Ferit, Maarif Nazırı Sait Beyler gibi bilvücuh hamiyetlerile temayüz etmiş efkârı aliye erbabı bile bu mahsur vaziyetten hemen kurtulmak ve Anadoluda bizatihi doğacak bir kudreti milliyeden başka hiç bir ümit ve kuvvetin bu devlet ve milleti tahlise saik olamıyacağı ve garbi Anadoludaki münevveran tarafından da böyle düşünüldüğü hakkındaki kanaati umumiye ve müşterekeyi bildirdi. İstanbul‘da zevki istiklâli milliden mahrum bazılarının İngiliz esaretine girmekte beis görmedikleri anlaşılıyor. Binaenaleyh Anadolu‘dan çıkacak sadanın etrafında olan bizler için bu vazifei milliyenin pek mukaddes olduğu kanaati bir kere daha teeyyüd ediyor. Kudreti milliyenin hemen bir arada temsili zarureti katiyesine karşı da zaten Erzurum‘da tesir ve nezaretinizde olarak Vilâyatı Şarkiye kongresinin daha şümullü ve umumi bir şekilde akid ve takibi için zarureti müstacele görüldü. Umumi kongreye bizzat davet münasebetile yazılan tamimden maada İstanbul‘da Ahmet Riza, Ferit ve Sait Beyler gibi millet nazarında temayüz etmiş büyük zevata birer mektup dahi gönderildi. Maliye müfettişlerinden namus ve teşebbüsile maruf Arif Bey Rauf Beyle birlikte gelerek bugün Fuat Paşa ile beraber Ankara‘ya müteveccihen otomobil ile hareket etti. Kendisi bu mektupları Dersaadete isal ve tevzie memurdur. Ve Anadolu‘ya da çabuk gelmesi lâzımgelen zevatı mühimmenin birer suretle İstanbul‘dan çabuk çıkmaları gelecek murahhasların tesiri intihabı ve ayrıca şeraiti müstakbele düşünülerek paraya müteallik bazı vezaif tevdi edildi.

3- Bolşevizmin sureti telâkki ve tecellisi bir daha müzakere edilerek esasen Kazan, Orenburg, Kırım vesaire gibi ahalii islâmiye bunu kabul ederek diyanet an‘ane gibi işlerle zaten alâkadar olmadığından bunun memleket için bir mahzuru olamayacağı düşünüldü. Yalnız 17 Haziran 1335 ve bilâ numaralı şifre ile mütalâai aliyeleri etrafında düşünülerek hakikaten bolşeviklerin daha müessir bir vaziyete girmeleri halinde bitaraf görünmek azmile İtilâf kuvvetlerini memleketimizden uzaklaşmaya icbar ve aksi takdirde vatanımızın bolşevik pâyi istilâsında kalmak tehlikesine sebebiyet vereceklerini iddia etmek ve ona göre icabatı fiiliyesine kalkışmak muvafık olacaktır. Diğer taraftan ilk teklifin herhangi bir suretle bolşevikler tarafından yapılmasına intizar itmeyerek derhal o havaliden dahile doğru mütenekkiren gönderilecek bir kaç kıymettar zatın vasıtasile hemen müzakereye girişmek, anlaşmak pek muvafık olur. Bu suretle bolşeviklerin bizim memleketimiz dahiline kesretle ve kuvvetle girmesine lüzum yoktur. İşbu gaye için zaten bu memleketin kudreti milliyesi hazır olduğu beyanıle yalnız şimdilik mütenekkiren meselâ bazı murahhaslarının kabulü ve müstakbel vaziyetlerimiz, eslâha, mühimmat ve vesaiti fenniye ve para ve leddelhace insan vermek gibi işler üzerinde müzakerat yapılabilir. Bu suretle anlaştıktan sonra kendilerini hudutta tutmak ve İtilâf kuvvetlerinin memleketi terk etmek için bir silâh makamında kullanmak tasavvuru alileri veçhile pek musip olur. En son istidlal ve vaziyetin ve bolşeviklerin kuvvetlerine karşı İngilizlerle beraber muhasım vaziyeti olan Ermeniler hakkında ne düşündüklerinin ve Bolşevizm ve buna müteallik olan hedefler uğrunda nakdî fedakârlığa ihtiyaç olacağına göre bu maksada kullanılacak paranın ve vilâyete ahiren mürettep tahsisatı mestureden istifade kabil olup olmadığına ittiba buyrulmasını rica ederim. İşbu telgrafnamenin tarihi vusulünün iş‘arı da mercudur efendim.

3. Ordu Müfettişi
Mustafa Kemâl

Kaynakça:

1-Kaynakçalı Atatürk günlüğü, http://atam.gov.tr/wp-content/uploads/KAYNAKÇALI- ATATÜRK-GÜNLÜĞÜ1.pdf
2-Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008
3- Salih Karaoğlu, Kurtuluş Savaşı Destanı, 2010
4- Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi,  Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV, 2006


Yorumlar