Mustafa Kemal Paşa, Fethi Bey ve Cevat Abbas’ın Dolandırılması olayı

Mustafa Kemal Paşa, Fethi Bey ve Cevat Abbas’ın Dolandırılması olayı:

Mustafa Kemal Paşa’nın sınıf arkadaşı olmakla birlikte pek az tanıdığı Binbaşı Ali Rıza Bey, Şişli’deki evin ziyaretçileri arasındadır. Hatta kabine kurma konusunda Ayan Meclisi Başkanı Ahmet Rıza Bey ile görüşmelerine de aracı olan kendisidir. Zaman içinde paşanın ve Fethi Okyar’ın güvenini kazanmıştır. Gerisini paşanın yaveri Cevat Abbas anılarında şöyle anlatmıştır:

“Bir aralık Bay Ali Rıza kısa bir soru ile üçümüzü de düşündürmüştü:
-Peki bütün bu işlerin başarılması için herşeyden evvel sizlerin geçim derdinden uzak kalmanız lazımdır. Paranız var mı? Hayatınızın idamesini temin edecek paranız yoksa rahat bir kafa ile çalışamazsınız, dedi. Mustafa Kemal Paşa ve Fethi Bey cevap verdiler:
-Paramız olmamakla beraber bugüne kadar böyle birşey düşünmedik. Bay Ali Rıza:
-Bu doğru değildir, herşeyden önce bulunduğunuz pozisyonun gereğini yapmak sizin için zorunludur. Hayat gereği geçinmenizi sağlayacak ve sizi rahat yaşatacak parayı ben bulmaya çalışacağım. Mustafa Kemal Paşa ve Fethi Bey sorarlar:
-Nasıl?
-Evet, mesela bir liranız ayda bir lira getirebilir. Çünkü sizinle daha önce tanıştırmış olduğum kişi İzmir’le zeytinyağı, incir, üzüm üzerinde geniş bir ölçekte iş yapmaktadır...sizlere her ay yüzde yüz kâr verir, binaenaleyh geçinmeniz için hiçbir endişe ve sıkıntınız kalmaz.
-Parayı nereden bulacağız ve ne miktar olacak?
- Paşam sen beş on bin lira, Bay Fethi arzu ederse bir o kadar, Cevat ta bin lira koysanız ben arkadaşımın gönlünü yaparım.

Mustafa Kemal Paşa, “annemde biraz para olacak, bir yoklayayım dedi”. Fethi Bey ise ödünç olarak tedarik edecekti. Ben ise gerekli parayı bulamayarak böylesi kârlı bir işe girememek endişesinde idim. O gece eşi dostu bildiklerimi yokladım ve bir ay sonra ödenmek üzere ancak sekiz yüz lira bulabilmiştim. Paşa annesinden temin etmiş, Fethi Bey de ödünç bulmuştu.  Hep birlikte ilgili kişini bürosuna gittik, kendisi nazlı bir eda ile paralarımızı alıp açık duran kasasına attı. Artık paralar bizim değildi! Duyduğumuz güvenden dolayı para karşılığında senet almak gereği bile duymamıştık.
Ay dolmuştu ancak biz kârı sormayı nezakete aykırı buluyorduk, derken ikinci ayın sonu geldi. Hepimizde şüphe uyanmaya başlamıştı. Benim aramam uygun bulundu, sordum.

İncir ve üzüm ve saire birinci ayda İstanbul’a gelmiş piyasa düşüklüğünden satılamamış, Odessa’ya gönderilmiş. Odessa Kızılordu tarafından işgal edildiğinden oraya sandallarımız çıkarılamamış ve Köstence’ye gönderilmiş olduğu cevaben söylendi. Ve “hamdolsun hiçbir zarara uğramadığımız” temin edildi.

Üçüncü ve dördüncü aylarda Karadeniz üzerinde dolaşan sermaye ve kârımızın bize hiçbir şey vermeyeceği artık anlaşıldı. Bu bakımdan sermayemiz de tehlikeye girmişti.

9. Ordu müfettişliği’ne atanan paşanın hareketinden bir gün önce köprüde bu şirket müdürünü bulmuş ve kendi paramdan dört yüz lira tahsil edebilmiş ve geri kalanının tahsilini aileme bırakmıştım. Paşa ve Fethi bey için ise birer senet alabilmiştim.”

Cevat Abbas kendisi aktarmasa da, Falih Rıfkı Atay’a göre Cevat Abbas köprüde müdüre “Buraya bak, ben paşa değilim, ya şimdi paramı  verirsin ya da seni köprüden aşağı atarım, demiş ve sermayesinin bir bölümünü öyle kurtarabilmiştir.


Kaynakça:

1- Turgut Gürer, Atatürk’ün yaveri Cevat Abbas Gürer, 2007



Yorumlar

  1. Sayın Riyat AKPINAR BILGILERINIZ IÇIN SİZLERE NE KADAR TEŞEKKKÜR EDECEĞIMIZI ANLATAMAM SAĞOLUN SELAMLAR..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder