30 OCAK
1919 PERŞEMBE – Bekirağa Bölüğü ve Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal
29/30
Ocak 1919 gecesi, özellikle Ermeni tehciri ile ilintisi bulunan İttihat ve Terakki
üyelerine yönelik kapsamlı bir şekilde tutuklamalar yapılır ve tutuklular Bekirağa
Bölüğüne gönderilir. Tutuklanan 27 kişi arasında arasında Hüseyin Cahit
(Yalçın), Ziya Gökalp, Kara Kemal, İsmail Canbulat, Dr Tevfik Rüştü (Aras) gibi
önemli isimler vardır. Yapılan bu tutuklamalar özellikle İttihatçılar başta
olmak üzere yönetime ve işgale karşı olan herkeste tedirginlik yaratır. Çevresindekilerinin
tutuklanması nedeniyle Mustafa Kemal Paşa da endişelidir.
Bekir Ağa
“alaylı” olarak tabir edilen çekirdekten yetişme bir subaydı. 1872 yılında
Seraskerlik Dairesi'nin hapishanesine müdür olarak atanmıştı. Bekir Ağa ve
Bölüğü acımasızlığı, ölçüsüz şiddet kullanması ve etrafına dehşet saçmasıyla ün
yapmıştı. Duvarlarındaki kırmızı tuğlalardan ötürü “kızıl zindan” da denilen bu
hapishane halk arasında “Bekirağa Bölüğü” olarak adlandırılmış ve nam salmıştı. Bina,
uzun yıllar tutukevi olarak kullanılmış ve azılı suçluların, asker kaçaklarının
ve siyasi tutukluların bulunduğu bir yer olmuştur. Önce II. Abdülhamit
döneminin baskıcı yönetimine başkaldıran Jön Türkler’in tutuklanmasına ve
buradan sürgüne gönderilmesine daha sonra ise İstanbul’un işgali sırasında
İttihatçıların benzer akibetine tanıklık etmiştir. (Bekirağa Bölüğü İstanbul
Üniversitesi merkez kampüsünün içerisinde yer alan ve bugün Siyasal Bilgiler
Fakültesi olarak kullanılan binadır)
Aslında
Bekirağa Bölüğü Mustafa Kemal Paşa için bilinmedik bir yer değildir. 11 Ocak 1905’te kurmay yüzbaşı olarak okuldan
beşincilik ile mezun olduktan sonra, tayin edilmeyi bekleyen diğer arkadaşları
ile birlikte İstanbul’da bir ev tutarlar. Zira kurmay subay olarak normalde
beklenen Edirne’de bulunan 2’nci veya Selanik’te bulunan 3’cü Ordu’ya tayin
edilmeleridir. Bu evde -tıpkı okulda olduğu gibi- vatanın kurtuluşu için fikir
tartışmalarının yapıldığı toplantılar düzenlenmeye başlanır. Ordudan atılmış
olan eski bir arkadaş olan Fethi’de kendini acındırarak bu evde kalmaya başlar,
ancak Fethi Askeri okullar müfettişi İsmail Paşa’nın muhbiridir. Ve bir süre
sonra eve baskın yapılır ve hepsi tutuklanır. Önce Taşkışla’da hücrelere
kapatılırlar. Bir ara Abdülhamit’in sarayında sorguları devam eder, sonrasında
Bekirağa Bölüğü’nde tutuklanırlar. İlk suçlama Abdülhamit’e suikast
suçlamasıdır ki asılsız olduğu hemen ortaya çıkar. Diğer suçlamalar ise gazete
çıkarmak, gizli teşkilat kurmak ve evde yapılan toplantılar hakkındadır.
Aslında bu suçlamalar ordudan atılmayı gerektiren suçlamalardır. Tayin olmak yerine
ordudan atılma tehlikesi ile karşılaşan Mustafa Kemal ve arkadaşları, okul
müdürü Rıza Paşa’nın araya girmesi ile tayinleri Şam’a çıkartılarak bir çeşit
sürgün ile daha ağır bir cezadan kurtulurlar.
Kurmay
Yüzbaşı Mustafa Kemal 5 Şubat 1905’te Şam’da bulunan 5’nci Ordu’ya (30. Süvari
Alayı) tayin edildi ve 10 Şubat 1905 tarihinde Beyrut Limanına doğru yola
çıktı.
Mustafa
Kemal Atatürk 27 Ocak 1923’te İzmir’de ölümünün hemen sonrasında ziyaret ettiği
annesi Zübeyde Hanım’ın mezarı başında o
günleri şöyle anlatmıştır:
“Zavallı annem bütün millet için ülkü olan
İzmir’in kutsal topraklarına bedenini vermiş bulunuyor. Arkadaşlar, ölüm,
yaratılışın en doğal bir kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber bazen ne üzüntü
verici görünüşler olur. Burada yatan annem, eziyetin, zorlamanın bütün milleti
felâket uçurumuna götüren bir keyfi idarenin kurbanı olmuştur. Bunu açıklamak
için izin verirseniz acı hayatının belli birkaç noktasını sunayım. Abdülhamit
devrinde idi. 1320 (1905) tarihinde mektepten henüz kurmay yüzbaşı olarak
çıkmıştım. Hayata ilk adımı atıyordum. Fakat bu adım hayata değil, zindana
rastladı. Gerçekten bir gün beni aldılar ve baskı idaresinin zindanlarına
koydular. Orada aylarca kaldım. Annemin, bundan ancak hapisten çıktıktan sonra
haberi olabildi. Ve derhal beni görmeye koştu. İstanbul’a geldi. Fakat orada
kendisiyle ancak üç beş gün görüşebildim. Çünkü tekrar baskı idaresinin
casusları, cellatları ikametgâhımızı sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi. Annem
ağlayarak arkamdan takip ediyordu...."
Kaynakça:
1-https://tr.wikipedia.org/wiki/Bekir_Ağa
2-http://siyasal.istanbul.edu.tr/tr/content/fakultemiz/tarihce
3-
Alev Coşkun, Samsun’dan önce bilinmeyen 6 ay, 2009
4-
Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008
5-
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, 2008
6-http://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/izmirde-karsiyakada-annesinin-mezari-basinda
Yorumlar
Yorum Gönder