27
NİSAN 1920 SALI
Mustafa
Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Padişah Vahdettin’e bir telgraf
gönderir:
“Millî savunmamızı, düşmanların
bayrakları babalarımızın ocakları üstünden çekilinceye kadar terk edemeyiz.
İstanbul mabetleri etrafında düşman askerleri gezdikçe, özvatan toprakları
üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe, biz mücadelemizde devam
etmeye mecburuz. Kendi Hükûmetimizin idaresi altında bedbaht ve fakir yaşamak,
yabancı esareti karşılığı kavuşacağımız huzur ve mutluluğa bin kere üstündür.”
(a)
Mustafa
Kemal, öğleden sonra Ankara’ya gelen Fevzi (Çakmak) Paşa’yı istasyonda büyük
bir törenle karşılar. Mustafa Kemal, Fevzi (Çakmak) Paşa’nın Ankara’ya
geldiğini bildiren bir genelge yayınlar:
"Sabık Harbiye Nazırı Fevzi Paşa, milletin
varlığını kurtarma yolundaki mücadelesine bundan sonra Anadolu’da katılmak
üzere İstanbul’dan Ankara’ya gelmiştir.” (b)
Mustafa
Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını kutlayan Anadolu Kadınları
Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’ne bir teşekkür telgrafı gönderir.(c)
(a)
Büyük
Millet Meclisinin açılması üzerine padişaha telgrafla gönderilen sadakat arizası
(27.
IV. 1920)
Kadınlar
Cemiyetine
Ajans
Padişahı
azam, Halife ve Hakanı akdesimiz Efendimiz: İstanbul‘un işgali ve bunu takip
eden fecayi üzerine vaziyeti tetkik ve hukuku saltanatı Seniyeleriyle istiklâli
millimizi müdafaa ve temin etmek maksadiyle bu defa Ankara‘da Büyük Millet
Meclisi halinde içtima ettik. Anadolunun düşman istilâsı altında olmıyan her köşesinden
gelen ve millet tarafından selâhiyeti fevkalâde ile terhis edilen mebuslar
müttefikan ittihaz ettikleri bir karar ile süddei seniyelerine bazı hakayıkı
arz etmeği kendilerine bir vezifei sadakat ve ubudiyet bildiler: Padişahımız,
Malûmu seniyeleridir ki Hanedanı saltanatı hümayunlarının ceddi mübarek ve
mübecceli olan Sultan Osman tarihi millimizin mesud ve müteyemmen bir gecesinde
hatırası nesillerden nesillere intikal eden bir rüya görmüştü. O rüyanın üç
kıta üzerine gölgesini salan ve altında yüz milyonluk bir âlem barındıran kudsi
ağacından artık bütün dallar kesilmiş ve ortada yalnız muazzam bir gövde kalmıştı.
O gövde Anadolu’dur ve onun kökleri çok derin gitmek üzere bizim kalplerimizin
içindedir. Ecdadı kiramınız Rumeli‘de kendi başına cihan kıtalarını feth ve
istilâ ederken ordularını da Anadolu topraklarından davet eder ve uzak
memleketlerin büyük ana hatlarını, askeri yollarını muhafaza ettirmek üzere
yine Anadolu‘dan ahali celp ve en mühim noktalara iskân ederlerdi. Bu
halk kitleleri Bosna Hersek ve Mora içlerine kadar yaydı. Basra körfezine kadar
indirildi. Suriye, Filistin yollarında taraf taraf yerleştirildi. Padişahımız;
Tahtıgâhı saltanatı seniyelerinin şeref ve bekası için Anadolu halkı asırlardan
beri baba ocaklarından çok uzak harp yerlerinde ifnayı hayat etmeyi kendisine
en kutsi bir borç bilmiştir.
Anadolu
boşaldı. Anadolu viran oldu; fakat iklimlerden iklimlere
uzayan hakanlığınızın şevket ve kudreti için her mihneti, her felâketi cana
minnet bildi. O bir topraktır ki; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine kadar,
Kafkas eteklerinden Basra yalılarına kadar kuşak kuşak uzayıp giden namütenahi
meşhedtelerle muhattır ve o mesnetleri her yerden fazla şimdi hürriyet ve
istiklâli için yeni bir halk mücahedesi yapan bu eski Anadolu verdi.
Şevketlû
Padişahımız; İslâmın her tarafta duçarı hezimet olan bayrakları gelip onun
ufuklarında toplandı, onun ufuklarında kendine en son penahı ve necatı aradı.
İzmir istilâsı üzerine memaliki şahanelerinin en mamur ve en mesud bir kısmı
nasıl ateşle yağma ve kıtal ile baştan başa harap oldu, bilirsiniz. Hiç bir
hakka istinad etmeyen ve milletinizi son yurdunda duçarı esaret eylemeği emel
edinen bu vahşi akın üzerine kalbi hümayunlarının duyduğu acı teessürleri
cihanı matbuata bizzat tevdi buyurmuştunuz, İzmir işgalini, Adana fecayii; bu
fecayii Maraş Ayıntap kıtalleri ve onu da felâketlerimizin en büyüğü olmak
üzere İstanbul işgali takip etti. Soyundan yetiştiğiniz millet binlerce seneden
beri cihanın en muhteşem tahtlarına Sultanlar yetiştirmiş ve hür yaşamış olan
bir millet sıfatiyle bu hal karşısında ne yapabilirdi.
Padişahını
elim ve harp neticesinde ordularını kullanmaktan memnu ve mahrum gördüğü için
kendi kendine silâha sarıldı ve nerede ana vatanı tecavüze uğramışsa oraya dinî
ve millî namusunu kurtarmak için koştu. Padişahımız;
Kafkasyalının İslâm kahramanları babalarının ocaklarını, kendilerinden yüz
kerre havi bir düşmana karşı otuz sene kadın erkek müdafaa ettiler, Cezayir
yirmi seneden beri devri şahamet yaşıyor, zavallı Fas, on senedir ki Fransız işgalini
tanımıyor ve silâhını teslim etmiyor. Trablus bir avuç kahramanıyla aynı cidal
içindedir. Bugün islâm âleminin her köşesi silâhtan tamamiyle mahrum bir halde
iken zulüm ve hiyanet boyunduruğunu atmak için kıyam ve isyan ederken Abbasi
ve Fatımi Hilâfetlerinden, Selçuk Türklerinden beri hemen bin yüz seneyi
mütevaciz bir zamandır, istiklâl ve Hürriyet ve din için gaza eden büyük
milletiniz, Asya‘nın ve İslâmın alemdarı diye cihanşümul bir şöhreti olan
milletiniz, halâsını canına susamış düşmanlarının merhametinden bekler mi?..
Şevketpenah Efendimiz; Milli müdafaamızı mübarek makamı hümayunlarına karşı
bir isyan suretinde göstermek ve halkı iğfal etmek için mütemadi çalışan
hainler var. Onlar milleti birbirine kırdırmak ve düşman fütuhatına yolu açık
bırakmak istiyorlar. Halbuki vuran da vurulan da hepsi sizindir. Hepsi aynı
derecede sadık evlâtlarınızdır. Milli müdafaamızı düşmanların bayrakları
babalarımızın ocakları üstünden çekilinceye kadar terk edemeyiz. Her yeri
bir büyük hakanımızın aşkı dini ve ilâhisine mutandan ve mehip bir delil olan İstanbul
mabedleri etrafında düşman askerleri gezdikçe, öz vatan toprakları üstünden yâd
adamların ayakları çekilmedikçe biz mücahedemizde devam etmeğe mecburuz.
Cenabıhak atalarının yurdunu koruyan Halife ve Hakanının şeref ve istiklâli
için uğraşan evlatlarınızla beraberdir. Kendi hükümetimizin idaresi altında
bedbaht ve fakir yaşamak ecnebi esareti bahasına nail olacağımız huzur ve
saadete bin kerre müreccahtır.
Padişahımız!
Kalbimiz hissi sadakat ve ubudiyetle dolu, tahtınızın etrafında her zamandan
daha sıkı bir rabıta ile toplanmış bulunuyoruz, içtimainin ilk bu sözü Halife
ve Padişahına sadakat olan Büyük Millet Meclisi son sözünün yine bundan ibaret
olacağını süddei Seniyelerine en büyük tazim ve huşu ile arz eder.
Büyük
Millet Meclisi emriyle Reis
Mustafa
Kemal
(b)
Fevzi
Paşa’nın Ankara’ya geldiğine dair genelge
(27.
IV. 1920)
Büyük
Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinden mevrut telgrafname
İstanbul‘un
vaziyeti elimesi karşısında orada her hangi suretle vatan ve millete hizmet
ihtimalinin kalmadığını gören Harbiye Nazırı sabıkı Ferik Fevzi Paşa
Hazretlerinin milletin istihlâsı mevcudiyeti emrindeki mücahedatına fimabat
Anadoluda iştirak eylemek üzere bütün mezahim ve mehalik ihtiyariyle
Dersaadetten mütenekkiren müfareketle salimen Ankara‘ya muvasalat buyurdukları
tamimen tebşir olunur.
(c)
Büyük
Millet Meclisinin açılması münasebetiyle Sivas Kadınlar Cemiyetine gönderilen
teşekkür telgrafı
(27.
IV. 1920)
Sivas
Kadınlar Cemiyeti Riyasetine
Büyük
Millet Meclisinin küşadı münasebetiyle vaki olan tebrikâtı samimane ve izhar
edilen hissiyatı vatanperveraneye teşekkür ve mücahedatı milliyemizde tevfikatı
ilâhiyeye mazhar buyurulmaklığımız temenniyatı tekrar olunur.
Büyük
Millet Meclisi emriyle Reis
Mustafa
Kemal
Kaynakça:
1-
Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk
Araştırma
Merkezi, Ankara, 2007
2-Erol
Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008
3-Salih
Karaoğlu, Kurtuluş Savaşı Destanı, 2010
4-Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün
tamim,telgraf ve beyannameleri IV, 2006
Yorumlar
Yorum Gönder